Herkesin hayatı bir romandır da, hayatınızın gerçek anlamda roman olması için en azından diğer
insanlardan farklı olması gerekir.
Örneğin, daha on iki yaşındayken Güney Afrika’da, “Bozkır Okulu” adında, her gün çocuklara
kısıtlı miktarlarda yiyecek ve su verilen, birkaç yılda bir çocuklardan birinin bu koşullara
dayanamayarak öldüğü, bir tür paramiliter hayatta kalma okuluna gönderiliyorsanız…
Kavga etmeniz cesaretlendiriliyor ve büyük çocuklar sizin orada ağzınızı, burnunuzu dağıtıyorsa…
Küçük kardeşinizle bir konsere giderken, trenden indiğinizde bir kan gölü içinde bıçağın
beyninden çıkmış olduğu ölü bir adam görebiliyorsanız ve o kan gölünün içinden geçmek
zorunda olduğunuz için bütün gece spor ayakkabılarınızın topuklarından tuhaf bir ses çıkıyorsa…
Ukrayna Savaşı sırasında, “Bu savaşa nasıl karıştım? Benim istediğim bu tür savaşlara karışmak
değil, insanların evlerinde okullarında İnternet’ten yararlanabilmesini sağlamak, insansız hava
aracı saldırılarını izlemeleri değil” diyorsanız…
Negatif düşünenleri bir sonraki toplantıya çağırmıyorsanız…
David Deutsch tarzı iyimserliğe inanıyorsanız:
“Bu anlamda iyimserlik bir başarı kehaneti değildir. Doğa yasalarının evrenselliğine dayanan bir
başarısızlık açıklamasıdır: eğer bir konuda başarısız oluyorsak, bunun nedeni ya başarılı olmanın
evrensel yasaları ihlal edecek olması ya da gerekli bilgiyi henüz yaratmamış olmamızdır. Üçüncü
bir olasılık yoktur”.
Babanıza Malibu’da bir ev, en büyüğünden bir Range Rover alıp, çocuklarını en iyi okullara
göndermesi için şoförler tuttuysanız ama elli altı yaşındaki babanız on beş yaşındaki üvey
kızlarından biri ile gereğinden fazla ilgiliyse…
Sizinle yapılan bir söyleşide ağlayarak, “Babam şeytanın dikkatlice düşündüğü bir planı. Aklınıza
getirebileceğiniz her suçu işlemiştir” derseniz…
Ara sıra, bipolar olup olmadığınızı soruyorlarsa…
İşte o zaman adınız Elon Musk ve hayatınız bir romandır.